(MAP) Modifiye Atmosfer Paketleme
MAP, Modiyife Atmosfer Paketleme’nin kısaltılmış halidir. Paket içersindeki havanın değiştirilerek modifiye edilmesi anlamına geliyor. Yani ambalajın içersinde bulunan gaz türünü ve bu gazların ne oranlarda olacağına biz karar veriyoruz.
Modifiye Atmosfer Paketleme’nin geçmişine baktığımızda ilk olarak 1970 yılında Avrupa’da kullanıldığını görüyoruz. Amerika ise bu uygulamaya 1980’li yıllarda başlamıştır.
Normal atmosferde paketleme yerine Modifiye Atmosfer Paketleme’de paketleme yapmanın hem tüketici hem de üretici açısından birçok faydası var.
Yapılan araştırmalarda oksijen oranı yüksek ortamda paketlenen ürünlerin renginde ve tadında bir takım olumsuz değişiklikler görülmüştür ve ürünün raf ömrünün kısalmasına neden olmuştur. Bu ürünlerden bir taneside ettir. Et normal şartlarda paketlendiği takdirde ortamda bulunan oksijen, ette ki myoglobini okside ederek etin renginin esmerleşmesine neden olur. Damarlar arasındaki oksijeni depolayan ve ete parlak kırmızımsı rengi vererek taze görünmesini sağlayan myoglobinin oksidasyonunu engellemenin en önemli yollarından biri Modifiye Atmosfer Paketlemedir. Yapılan deneylerde göstermiştir ki ortamda bulunan oksijen oranı ne kadar artarsa, ette ki esmerleşmede önemli oranda arttırmaktadır.
Sadece et değil, diğer ürünlerde de ortamın atmosferini değiştirerek hem raf ömrünü uzatmak hem de ürünün tazeliğini korumak mümkündür.
Modifiye Atmosfer Paketleme’nin en büyük avantajlarından biri ise kimyasal katkı maddelerinin kullanımını engellemektir. Oksidasyonu engellemek için antioksidan kullanmak yerine Modifiye Atmosfer Paketleme ile oksidasyon sorununu engelleyebiliriz.
Modifiye Atmosfer Paketleme’de kullanılan gazlar:
Modifiye Atmosfer Paketleme’de en çok kullanılan gazların başında karbondioksit, oksijen ve azot gazı gelmektedir. Özellikle azot gazının yağ ve suda çözünemiyor olması ve tatsız olması MAP’de neden bu kadar çok kullanıldığını bize açıklıyor.
MAP’nin başarılı olması için paketleme sırasında kullanılan gazlar ve bu gazların hangi oranlarda katılacağı büyük önem taşır. Örneğin; Eğer ürünümüzde oksijenli solunum yapan mikroorganzimaların gelişimini engellemek istiyorsak ortamdaki oksijeni alıp bunun yerine karbondioksit ve azot gazı vermemiz mantıklı olabilir. Fakat MAP yaparken dikkat edilmesi gereken en kritik noktalardan biri kullanılan gazların ne oranda verilmesi gerektiğidir. Ortamdaki oksijeni alarak oksijenli solunum yapan mikroorganizmaların gelişimini inhibe ederken, yüksek karbondioksit orananından dolayı oksijensiz solunum yapan mikroorganizmaların gelişimini destekleyebiliriz. Bu nedenle kullanacağımız gazlar ve bileşimleri büyük öneme sahiptir. Eğer amacımız mikrobiyal gelişimi inhibe etmekse karışımdaki CO2 değeri mümkün olduğunca yüksek olmalıdır. Genellikle %30-60 CO2 ve %40-70 N2 uygundur. Asıl sorununuz mikrobiyal gelişme değil de üründe oksidasyon sonucu oluşan acılaşmayı engellemekse, bu durumda %100 azot veya azot-karbondioksit karışımı koyulabilir.
Modifiye Atmosfer Paketleme’de ambalaj seçimi:
MAP’ta kullanılan ambalaj da MAP’ın başarısını etkileyen faktörlerden biridir. Eğer ürünümüz solunum yapıyorsa bu durumda yüksek geçirgenliğe sahip bir paketleme meteryali kullanılabilir. Fakat ambalajımızın içerisindeki gaz bilişiminin değişmesini istemediğimiz durumlarda PVDC gibi mükemmel bariyer özellik gösteren ambalajlar kullanmakta yarar var.
Kısacası MAP ürünün tazeliğini ve raf ömrünü uzatmak için oldukça avantajlı bir uygulama olduğu görülüyor. MAP uygulaması kontollü ve bilinçli bir şekilde yapıldığı takdirde tüketici ve üretici açısından büyük fayda sağlayacağı açıktır.